Tarım İlaçları Sektörü Ülkemiz her ne kadar ağır sektörlere yönelmiş, Ar-Ge alt yapılarıyla yeni teknoloji ve sektör dallarıyla sanayi kollarını arttırmış olsa da halen nüfusunun büyük bir çoğunluğu tarım sektörünün içindedir. Öyle de olması gerekir; çünkü her ne kadar büyük dev fabrikalar, tesisler kurulsa da tarım olmadan bu tesislerin ham maddelerin tedarikinin sağlanması ancak bir yere kadar olanaklıdır. Bilindiği gibi insan hayatının varlığı bir bakıma tarıma bağlıdır. Üretmeden tüketen toplumlar yok olmaya mahkûmdurlar. Ürettiklerimizin de git gide yapaylaştığının farkındayız herhalde. 2002 yılı istatistiklerine göre nüfusun yüzde 34’ü tarımla uğraşmaktadır. Yurdumuzda gayri safi milli hasıla toplam 218 milyar ABD doları olup, bunun normal koşullarda yaklaşık yüzde 14’ü (30 milyar ABD doları) tarım sektöründen elde edilmektedir. Tarımsal ürünler ekonomimizin temelini oluşturduğuna ve ekonomik gelişmede de en önemli etken, milli gelirin artırılması olduğuna göre bunun gerçekleştirilebilmesi öncelikle tarımsal üretimin artırılmasına bağlıdır. Türkiye’de yaklaşık olarak 27 milyon hektar alanda tarım yapılmaktadır. Büyük bir tarım potansiyeline sahip ülkemiz, tarımsal üretimini hızla artırarak daha fazla ve kaliteli ürünü dış pazarlara satmak zorunluluğundadır. Tarım sektöründe birim alandan elde edilen ürün miktarını artırmak için sulama, gübreleme, toprak işleme ıslah işlemlerinin yanında zirai mücadele de çok önemlidir. Biliyorsunuz ki yakın bir zaman içinde ciddi bir kuraklık, iklim değişikliği tehlikesi içerisine girdik. Türkiye’de tarım ilaçları sanayi 1950 yıllarında kurulmaya başlamıştır. 1957 yılında yayınlanan 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Karantina Kanunu ve 1958 yılında uygulamaya konulan ilgili tüzüklerle ülkemizde kullanılacak yerli ve ithal ilaç kalitelerinin uluslararası standartta olma zorunluluğu getirilmiştir. Hastalık, zararlı ve yabancı otların zararından bitkileri koruyarak bitkisel üretimi artırmak ve kalitesini yükseltmek amacıyla yapılan bitkisel koruma işlemlerine zirai mücadele denmektedir. Tarım ilacı kullanılmasının önemli sebeplerinden biri de iklim koşullarıdır. Toprak zararlılarının ve hastalık ortaya çıkışını etkileyen iklim koşulları tarımsal rekolteyi de etkilemektedir. Her iki etmen tarım ilaçlarının kullanımını zorunlu kılmakta ve sektörün üretim ve satışını belirlemektedir.
PESTİSİTLER Geçmişten günümüze kadar çeşitli zirai mücadele yöntemleri vardır. Ancak mücadele yöntemleri ve teknikleri içinde, kimyasal mücadele bunların en başta geleni, en kolay uygulanan ve ekonomik olanıdır. Kimyasal mücadelede kullanılan maddelere genel olarak “pestisit” adı verilmektedir. Pestisitler bitkilere zarar veren hastalık etmenleri, zararlılar ve yabancı otları öldüren bir kimyasal bileşiklerdir. Kelime manası pest=zararlı, cide=öldürücü olmak üzere zararlıları öldürücü anlamına gelmektedir. Kimyasal mücadele tarımsal zararlıların kimyasal bileşikler vasıtası ile öldürülmesidir. Kimyasal mücadele çalışmaları ikinci dünya savaşına kadar organik bileşikler ve bazı ürünlerle yapılmaktaydı, ikinci dünya savaşı sırasında difenildikloroetan’ın(DDT) bulunuşu ve savaş sonrasında bu bileşiğin tarımsal zararlılara karşı kullanılıp, başarı sağlanması ile hızlanmıştır. Kimyasal mücadelenin başarılı olması için bilinçli ve tavsiye edildiği şekilde uygulanması gerekir. Aksi takdirde böcek ve insan ölümleri, çeşitli hastalıklara sebebiyet vermektedir. Pestisitler, zehirli maddelerdir, bu yüzden de zararlılara karşı daha etkili, daha ekonomik ve insan ve çevre sağlığı acısından zararlı etkileri daha az olacak şekilde bazı yardımcı maddeler ve dolgu maddeleri ile karıştırılarak kullanılır.İşte bu fiziksel karışıma formülasyon; içinde belli düzeylerde bulunan pestisitlere de ‘etkili madde’ veya ‘aktif madde’ adı verilir. Genel olarak bir formülasyon 3 temel bileşeni barındırır; 1-Etkili madde veya aktif madde (belirli oran ve yüzdede) 2-Dolgu maddeleri 3-Emülgatörler ve diğer yardımcı maddeler Pestisitler, I-Formülasyon şekillerine göre; II-Etkiledikleri zararlı canlı guruplarına göre; III-Kullanılma tekniğine göre; IV-Etkilediği zararlının biyolojik dönemine göre; V-Zararlılara etki yollarına göre; VI-Toksik özelliklerine göre; VII-Kontrol ettiği zararlının bulunduğu yere ve konukçunun durumuna göre; VIII-İlacın fiziki haline göre; IX-Bileşimdeki etkili madde gurubuna göre; sınıflandırılmaktadır.
SEKTÖREL DURUM
Bu sektörün ham maddeleri dış ülkelerden temin edilmektedirler. Bunun en önemli sebebi de yüksek maliyet ve düşük miktardaki tüketim dolayısıyla firmaların dış ülkelerle rekabet edememesidir. Üretici firma sayısı sekizdir. Fakat yerli ham madde tüketim miktarının azlığı , üretimde kullanılan kimyasal maddelerin yurt dışından temini , maliyetlerin yüksekliği,ihracatta fiyat yüksekliği sebebi ile rekabet imkanlarının olmaması kapasite kullanımını azaltmaktadır. Tarım ilaçları sanayi Türkiye’de de bütün dünyada olduğu gibi iki temel üretim esasına göre faaliyet göstermektedir. Bunlar; Etkili (aktif) veya teknik madde üretimi ve Formülasyon (ilaç) üretimi. Türkiye’de imal veya ithal edilecek olan pestisitler ister formülasyon ister teknik madde olsun 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak çıkarılan tüzük ve yönetmelikler çerçevesinde Tarım ve Köy işleri Bakanlığı’nın ruhsat ve kontrolüne tabidir. Ruhsat için firmalar gerekli bilgi ve belgelerle başvurur. Bu belge ve bilgiler Bakanlık bünyesinde kurulu Merkez İlaç Ruhsat Komisyonunda biyolojik aktivite ,toksikolojik özellikler, kalıntı,ilacın fiziksel ve kimyasal özellikleri,uygulamam şartları yönüyle incelenmekte ve uygun bulunduğu takdirde ruhsat işlemine alınmaktadır.
Sektörün Ekonomideki Yeri 1998 yılı ilaç değeri 245 milyon ABD dolarını bulmaktadır. Bu rakamın 2004 yılı itibariyle 180 milyon ABD doları olacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’de ortalama tahmini tarımsal üretimin toplam değeri: 29 milyar USD/yıl. Zirai ilaç kullanım olmaması halinde üretim: 9 milyar USD/yıl Zirai ilaç kullanımının tarım ve ülke ekonomisine katkısı: 15 milyar USD/yıl
Tarım İlaçları kullanmaya mecburmuyuz?
FAO’nun (Gıda ve Tarım Teşkilatı) geçmiş yıllarda yapmış olduğu çalışmaların kaynaklarına göre,dünyada halen 800 milyon aç veya karnı tam doymayan insan bulunmaktadır. Her gün 250.000 bebek dünyaya gelmektedir. Bunun anlamı dünya nüfusunun her yıl 80-100 milyon civarında arttığıdır.2000 yılında yaklaşık 6 milyar olan nüfusunun bu artış hızı ile 2020 yılında 8.5 milyara ulaşması beklenmektedir. Durum böyleyken ve dünyamızda sürekli kıtlık ve dolayısı ile açlığın büyük boyutlara ulaşması beklenirken artan insan miktarını doyurmak daha da zor olmaktadır. Buna paralel olarak tarım alanlarının da azaltılması adeta fabrikasyon,sentetik üretimlere insanlığı mecbur bırakmakta daha az işle daha çok verim elde etme yoluna başvurulmaktadır. Kimyasal yöntemler her ne kadar şimdilik insanları sentetik yollarla da doyurmaya yetiyor gibi görünse de bilinçsiz ve kontrolsüz uygulanan yöntemler gelecek nesillerde birçok hastalığın temel sebebi olacaktır. Yapmamız gereken geçmişte kullanılan doğal koruma yöntemleriyle şuan ki teknolojiyi bir araya getirerek daha sağlıklı ve verimli koruma çözümlerini oluşturmaktır.Kısa vadede yüksek kazançlar sağlamayı bir kenara bırakıp bu konuda yapılacak çalışmalara öncelik verilmelidir. Gelecek yazımızda fırsat olursa doğal arındırma ve koruma yöntemlerinden de bahsedeceğiz.