Göğüs ve Rahim Kanserinde Erken Tanı Nasıl Oluyor?

Göğüs ve Rahim Kanserinde Erken Tanı Nasıl Oluyor?

Göğüs ve Rahim Kanserinde Erken Tanı Nasıl Oluyor?

Göğüs ve rahim kanserlerinde erken tanı ve kişiye özgü tedavi yolları geliştirme amacı taşıyan iki proje, AB desteği ile ilerlemekte. Erken tanının yaşamla ölüm arasında bir çizgi olduğu zaten bilinmekte. Kişiye özgü tedavi ise, hastayı aşırı dozdan ve onun yan etkilerinden korumuş olacak.
İki projeden biri olan EPIFEMCARE projesinde göğüs ve rahim kanserlerinin erken tanısı için yeni kan testleri geliştirilmekte. TRANSBIG projesi ise göğüs kanserine odaklanarak, laboratuvar bulgularının daha çabuk etkin uygulamaya dönüşünü ve kişiye özgü tedavi yöntemleri geliştirmeyi amaçlamakta.

Geliştirilmekte olan testler, tıbbın yeni bir alanı sayılabilecek epigenetik tekniklere dayanıyor. Tümörler büyürken kana karıştırdıkları kendi DNA’larının varlığı, testlerle bulunarak, kişide kanser gelişmekte olup olmadığı, ne tür ve hangi aşamada olduğu görülebilecek. Proje yürütücülerine göre, şimdiye kadar mükemmel sonuçlar elde edildi. Şimdi bunların denemeleri sürmekte.

Göğüs kanseri tanısı için halen elle muayene ve mamografi denen röntgen tekniği uygulanmakta. Mamografi etkin bir tanı yöntemi olsa da, sonrasında tanı konan kadınların bir kısmına aşırı tanı ve aşırı tedavi uygulandığı da bilinmekte. Projede geliştirilecek kan testleri ile daha azgın tümürler belirlenerek ona göre tedavi uygulanabilecek ve gereksiz müdahaleden kaçınılmış olacak.
Göğüs kanseri kadınlarda en sık rastlanan kanser türü. Avrupa’da 2012 yılında 464.000 kadında görüldü. Bilinen etkin tedavi yolları erken tanı durumunda hastayı sağlığına kavuşturabiliyor. Ancak tanı ve tedavinin geç kalması binlerle kadının ölümüne yol açıyor.
Rahim kanseri sayısı çok daha az olmasına karşın, tanı konulmasında geç kalınması nedeniyle ölüm oranı daha yüksek. Avrupa’da rahim kanseri tanısı konan kadınların %60’ı beş yıl içinde ölmekte.

 Böylece bu kanserin varlığı hem çok daha erken, hem de biyopsi amaçlı cerrahi girişim olmadan belirlenebilecek. Bu test ile milyonlarca kadını taramadan geçirmek mümkün olacak. Test, kanda tümör DNA’sına özgü izler arıyor.
Her iki kanser türünde de tedavi yolları aynı: Ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi. Kansere yakalanmış her kadına kemoterapi uygulanıyor. Ancak her kadın değişik kemoterapi ilaçlarına değişik tepki veriyor veya vermiyor. Bir kadının hangi kemoterapi ilacına nasıl tepki vereceği de önceden bilinemiyor. EPIFEMCARE projesi ile bu bilinmezlik ortadan kaldırılarak, her kadın için ona uygun ilaç ve doz belirlenebilecek.
Bugün gelişmiş ülkelerde her 8 kadından birinde göğüs kanseri görülmekte. Kemoterapi etkin olmasına karşın aşırı kullanıldığında istenmeyen yan etkiler de doğuruyor. Uygulama sırasında verdiği rahatsızlık yanında, yan etkiler arasında ikincil kanserler, kalbe yaptığı toksik etki ve zarar, erken menapoz, ve zihni faaliyetlerde bir azalma bulunuyor. Yapılan araştırmalar göğüs kanseri tedavilerinin %12 -%20’si arasında gereksiz aşırı tedavi uygulandığını gösteriyor.
TRANSBIG projesinin başlıca amacı laboratuar bulgularının en kısa zamanda klinik uygulamalara dönüşmesini sağlamak. Geçirimsel (translational) tıp denebilecek bu alan araştırma laboratuarı ile klinik uygulamalar arasında bir köprü oluşturmak.
Proje daha geniş bir uluslararası proje olan MINDACT projesinin bir kolu. MINDACT projesinde 9 ülkeden 6600 kadınla yapılan araştırmada göğüs kanseri tümörünün azgınlık veya saldırganlık derecesi tümör içindeki 70 genin faaliyeti ölçülerek belirlenmeye çalışılıyor. Buna göre kemoterapinin ne derecede gerekli olup olmadığına karar verilecek.

1 Beğen

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir