1..Maraş Dondurması
Yazıda Neler Var?

Maraşlı Osman Ağa bozmuş kafayı nedendir bilinmez cinsel gücü artırıcam diye. Yabani orkideden salep yapmaya debelenirken tesadüf bu ya maraş dondurması yapıvermiş. Hayat böyle birşey sayın okuyucu ne zaman ne olacağı asla belli olmuyor. Sen sen ol büyük dondurma ye ama büyük laf etme. Salep karambaç olarak anılmış 3 kuşak boyunca bu tatlı. Sonradan birileri akıl etmiş de maraş dondurması demiş. Bu dondurma Ahır dağının eteklerinde otlayan keçilerin sütünden yapılırmış. (tey! teeey!)
2.Tavuk Göğüsü Kazandibi

Tavuğun göğüs etinin lezzet kazandığı 2 şeyden biridir bence bu tatlı. Diğeri ise tabi ki çerkes tavuğu ancak bu başka bir öykü başka bir zaman anlatılmalı. Yaratıcı bir zeka haşlanmış tavuk göğsünü lif lif ayarıp, sütle bir güzel ezmiş, bunu da pişirilmiş şeker, süt, pirinç unu karışmına katmış, sakız kıvamına gelinceye kadar da pişirmiş tekrar. Soğutmuş bir güzel, tarçın dökmüş üzerine yemiş. Ertesi gün bizimki demişki geçen gün muhallebiyi pişirdik, pudra şekeri ekleyip kızarttık pek de güzel oldu, dur ben şunu da bir kızartayayım bakalım ne olacak? Kazandibi olmuş tabi. Kazandibi aslında muhallebiyle de yapıyor. Ancak tavuk göğsünü kazandibi yapan meşhur ustalarımız da var aman kaçırmayın deneyin mutlaka.
3.Zerde

Sütlaça benzeyen bu tatlımız aslında sütlaç değildir. Balıkesir’de ortaya çıkmış bu tatlının farkı pirincin suyla pişirilip içine de kızamık şekeri ve karanfil atılmasıdır. Kızamık şekeri ise loğusa şekeri olarak da bilinen kırmızı bir şekerdir aslında. Ne kadar rengarenk bir milletiz görüyorsunuz.
4.) Cezerye

Mersin’e özel bu tatlıyı çok severim doğrusu, adını Arapça “cezer” kelimesinden almış olan cezerye havuç, toz şeker ve hindistan cevizinden yapılmakta. İçinde ayrıca yer fıstığı, fındık veya ceviz de eklenmektedir. Uzun süre saklamak ve afiyetle yemek mümkün. Mersine yolunuz düşerse daha ekonomik seçenekleri bulunmasına rağmen özellikle dondurmacı Halil’den almanızı tavsiye ederim.
5.) Sütlaç

Rumeli mutfağının tatlısı olarak bilinen sütlü aş, sütlaç, pek güzel bir tatlıdır bence. Sütlüdür herşeyden önce ve basittir, mütevazidir. Ağır başlı bir tatlıdır kendisi. Birazcık pirinç, süt ve şekerin mutlu beraberliği ağızları tatlandırır, fırına atılırsa üstü kızarır. Dileyen fırınlanmış sütlaçın üstüne bir top vanilyalı dondurma bile ekleyebilir. Hiç sorun etmez bunları sütlaç. O kendini bilen bir tatlıdır.
6.) Sütlü Nuriye

Diyarbakır’ın meşhur tatlısı olan sütlü nuriye o kadar şehir dolaşmıştır ki ben Eskişehir’e taşındığımda tanıştım mesela. Bunun bir nedeni de şerbetli tatlılarla iyi bir diyaloğumuzun olmaması, ancak adı üstünde sütlü bu nuriye. Ama aynı zamanda şerbetli. Böyle çelişkilerle dolu bir tatlı işte. Ki son zamanlarda ben de öyleyim biraz. Yani hem aparatmanıma gel istiyorum hem de evime gelme istiyorum gibi bir durum bu. Nuriye adlı bir hatun kişi tarafından rivayete göre 12 eylül döneminde icad edilen, baklavanın yakın akrabası olan bu tatlı, ihtilal tatlısı olarak da anılmaktaymış. Ancak bu sizi soğutmasın süt, fındık, şeker ve undan yapılan sütlü nuriyeden hatta daha çok sevin ki daha tatlı olsun bundan sonra hayatınız. (Bu arada aklıma geldi de bir şöbiyet vardı. Noldu ona sayın okuyucu? , yok bişey olduğu baklavanın içine irmikli iç ekleyin, onu da üçgen üçgen katlayıp fırınlayın, üstüne de şerbeeet, işte sana şöbiyet. Anmadan geçmeyelim kendisini)
8.Bülbül Yuvası

Derin araştırmalarım göstermiştir ki bu tatlı bazı yerlerde kuş gözü olarak da geçmektedir. Aşikar ki iki tatlı birbirine karıştırmaktadır. Kuş gözü kadayıftan yapılırken bülbül yuvası yufkayla yapılmakta ve bu da onu baklava ile daha yakın bir akrabalık içine itmektedir. Konumuz bülbül yuvası çünkü kuş gözü yemek fikrinden hiç hoşlanmadım. Bülbül yuvası biraz daha sevimli o anlamda. Bu tatlımızın tarihi ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır belli ki canı baklava yapmaktan sıkılan bir tatlıcımızın icadıdır. Üstüne de fıstık serpmiş, ağızlara layık bir tatlıya imza atmanın haklı gururunu yaşamıştır kendisini. Tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
9.) Aşure

Biz aşure diyoruz ama değil aslında “aşura”, o da Arapça, 10 demek olan “aşara”dan türemiş. Aynı kelime gariptir Musevilik inancında da büyük kefaret günü için kullanılmıştır. Halife Yezidi ve Emevilerin, Muharrem ayının 10. gününde Muhammed peygamberin torunu Huseyin ibn Ali’yi ve yanındaki 72 kişiyi aç ve susuz bırakarak katletmesi üzerine farklı mezhepteki insanlar kendi geleneklerine göre bugünü farklı şekilde ansa da hepsi sonunda aşure yapmaktadır. Anma ve matem tutmanın güzel yanı kimsenin bu sırada dedikodu yapmıyor, insanları incitmiyor, ve kimseye eziyet etmiyor olması kanımca. Ayrıntılara giremeyeceğim. Dileyen bi zahmet araştırıp öğrenebilir bilgi parmaklarınızın ucunda. Yaygın bir inanışa göre; aşure çorbası olarak bilinen sonradan tatlı haline gelen aşurenin Nuh’un büyük tufandan sonra geminin ambarında kalan erzakı karıştırmasıyla ortaya çıkmıştır. Aşure günü sadece bir gelenektir. Dini bir inançla alakası yoktur. Bu böyle biline. Sizi kandırmaya çalışan olursa bu konuda rahatça çemkirebilirsiniz “yemezler” diye. Şaka şaka yenir tabi. Afiyetle yenir. Konuya komşuya dağıtılır, sosyalleşilir.
10. Muhallebi

Sakızlı muhallebi, su muhallebisi, gibi binbir çeşidi bulunan muhallebinin “muhallebi çocuğu” diye bir benzetmesi bile var. Süt ve pirinç unu ile pişirilen, kaselerde soğutularak servis edilen muhallebinin besleyici bir gıda olması nedeniyle, bebeklere yedirilmesi bu benzetmenin ortaya çıkma nedenidir. Muhallebiyle büyüyen ile bu bebekler, serpilip birer sevgili edindiklerinde sevgililerinin elinden tutup yine bir muhallebiciye gitmiş, efendim buralarada tatlı yiyip tatlı tatlı gelecek hayaline dalmışlardır. Bu bebekler yaşlandıklarında da “yine muhallebi yiyip, tey tey! nerede o eski muhallebiler!” diye söylenip aksilik etmektedirler.
11. Keşkül

Tatsus ve Mersin tatlısı olan Keşkül, muhallebi gibi pişirilir. (seni gidi uyanık okur seni, evet yavaşça konumuz sütlü tatlılar oluyor. evet onları sona sakladım:) Süt, dövülmüş badem, şeker ve pirinç unu ile pişirilir. Kaynama sona ererken sütün içinde hindistancevizi tozu dökülür. Kaselerde servis edilen keşkülün üzeri badem, fıstık vb. ile süslenir. Afiyet garantili bir tatlımızdır.
12. Gebol

Yozgat’a ait bir hamur tatlısı olan gebolun hamurunun ortası açılıyor ve içine pekmek-tereyağ karışımı dolduruluyor ve gönül rahatlığıyla kollestrol bombası olarak kullanılabiliyor.
13. Güllaç

Süt ve gül suyundan yapılan güllaç, ramazam diyince akla gelen ilk tatlıdır. Osmanlı’da halk mısır nişastasından yufka açıp stoklar ve havayla temas halinde olduğu için kuruyan bu yufkaları süt ve şekerle ıslatıp yermiş. Bir gün bir hınzır bu karışımın içine gülsuyunu da eklemiş ortaya “güllü aş” çıkmış. (aaaaa sütlü aş –> sütlaç!! buna daha gelicez. şimdi değil. sakin, sakin…) Denenmiş ve beğenilmiş her lezzet gibi güllaç da sarayın yolunu tutmuş zaman içinde.
Güllaç yaprakları, suyla karıştırılan mısır nişastası ve unun tavada pişirildikten sonra kurutulmasıyla yapılıyor. Yaprakların hafifliği güllaçın kalitesinin işareti. Ağırlık artarsa güllaç lapalaşıyor, azalırsa kırılıyor. Güllaç yaprakları tam 2 yıl kullanılabiliyor. Hatta abartmıyorum rutubetsiz ve güneş almayan bir ortamda 10 yıl bile saklayabilirsiniz bu yaprakları benden söylemesi.
Güllaç yaparken şekerle kaynatılan sütü ılıtıp, beyaz yapraklar üzerine teker teker döküyoruz. Araya ceviz, badem, fındık yerleştiriyoruz. Güllaça adını veren gülsuyu bence biraz tadını ağırlaştırıyor. Onun yerine nar kullanmak hiç de abesle iştigal değildir sayın okur. Uzmanlar içerdiği protein, B ve E vitaminleri nedeniyle güllacın bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, bu vitaminlerin sakinleştirici ve stresi azaltıcı etkileri olduğunu belirtiyorlar.
14. Kemalpaşa Tatlısı

Kemalpaşa tatlısının asıl adı Gulab jamun (gool-aab jaa-mun) veya gulab jambu. Nasıl bu ad zaman içinde değişerek Kemalpaşa tatlısı olmuşsa, herşey öyle değişir sayın okur. Sanma ki sonsuza kadar kalıcısın bu alemde. Yok öyle bişey. Bursa, Mustafakemalpaşa ilçesinden ütm Türkiye’ye yayılan bu tatlı, süthanelerde üretilmektedir. (işte şimdi konuşmaya başladık, zira ben sütlü tatlılara bayılırım). Bulgaristan’dan göç eden muhacirler tarafından getirilen tatlımız yoğunlukla Ramazan ayına özel bir tatlıymış zamanında. Bu arada Kemalpaşa tatlısı hem sütlü hem de şerbetli tatlı klasmanında. Marketlerde paketli olarak bulabilir, sütlü bir şerbet hazırlayıp üzerine dökebilir ve evinizde afiyetle yiyebilirsiniz. (şerbetin sütle hazırlanması tamamen benim fikrim orjinaliyle ilgisi yok)
15. Sarığı Burma

Bayramların vazgeçilmez tatlılarından bir diğeri olan sarığı burmanın adı sarığı burma şeklindeki biri tarafından icad edildiğinden değil, öyle bir benzerlik ilişkisi kurulduğundan böyle kalmıştır. Kapadokya’nın Gülşehir mutfağında ortaya çıkmış olan bu tatlıya kimi yerlerde “sigara” tatlısı diye isimlendirilmiş, ancak bu isim aklı karışık zihinlerde sigara iç sigara iç diye algılanır korkusuyla yasaklanmıştır. Sarığı burma olsun, alkolden sigaradan uzak dursun. Bu güzel tatlımız incecik yufkaların arasına ceviz atılıp, oklavaya sarılıp iki taraftan tutulup büzülmesiyle oklavadan çıkarılıp tepsiye yerleştirilir. Fırınlanır, soğuduktan sonra üzerine sıcak şerbet dökülür afiyetle yenilir.
16. Nevzine

Kayserinin en meşhur tatlısını kayseriye gitmiş bir insan olarak denemedim sayın okuyucu. Bunun hesabını da Meltem’e sorucam tabi. Tahinli, pekmezli, tereyağlı ve cevizli bir tatlı olan nevzine, tüm malzemelerin birlikte yoğrulup hamur haline getirilmesi, çatal yardımıyla şekillendirilmesi, fırınlanması ve şerbetlenmesi ile hazır hale geliyor.
17. Künefe

Henüz bir lisans öğrencisiyken, Kıbrıslı bir arkadaşımın yoğun künefe krizleri sonucu tadına bakmış olduğum bu tatlı kadayıfın çekirdek ailesi üyesidir. Kadayıftan farkı ise içine konulan tuzsuz peynirden kaynaklanmaktadır. Kaynak demişken künefenin üstüne kaymak da koyarsanız zevkten dört köşe olmanız işten bile değil, tavsiye ederim.
18. Kadayıf

Kadayıf ya da tel kadayıf yapılırken izlemesi pek keyifli bir tatlımızdır. Hamurunun yoğrulmasından değil, tel tel yapılma işleminden söz ediyorum. Kadayıf kelimesi Arapça, kadife sözcüğünün çoğuluymuş ve pekçok politikacının da kullandığı bir sözcük olmuş zaman içinde. Güneydoğu Anadolu bölgesine has bir tatlı olan kadayıfın da çeşitleri mevcuttur. Yassı kadayıf olarak bilinen ekmek kadayıfı da vardır ancak bu tel kadayıftan ayrı bir çeşittir, bildiğiniz ekmek gibidir. Kadayıfın içine de yine ceviz, fıstık, fındık eklenir ve yine fırınlanıp şerbetlenerek servis edilir.
19. Baklava

Efendim geldik listemizin önemli isimlerinden birine. Baklava dedik mi akan sular durur bu memlekette. Her zevke uygun binbir çeşidi ile Bayramların vazgeçilmez ikramı, her iddia kazananın yegane ödülüdür o. İncecik yufkaların arasına ceviz, antep fıstığı, fındık konularak fırınlanan ve üzerine şerbet dökülerek yeme de yanında yat lezzet seviyesine ulaşan baklava her kendini bilenin, lezzetten anlayanın rüyasına girer. Baklava sözcüğü Eski Türkçe’de baklağu, baklağı olarak geçer. Moğolca ‘bağlamak, sarmak’ anlamına gelen baγla- sözcüğünün üstüne Türkçe fiil eki -v getirilerek türetilmiş olabileceği ihtimal dahilindedir. Kelimenin Arapça bakla kelimesi ile bir ilgisi yoktur. Bazı kaynaklar Yunanlı bir tatlı olduğunu öne sürse de bu kaynakların baz aldıkları bu tatlılarda hamur yoktu, fındık ve bal karıştırılarak yapılıyordu. Yalan dolan yani. Baklavanın aidiyet karmaşası işte bu yazıda son bulmuştur sayın okuyucu. Bizim tatlı canım bu. Afiyet olsun kendi malınız gibi yiyebilirsiniz.
20. Hoşmerim

Balıkesir yöremizin bu özel, irmikli hamur tatlısının adı bir efsaneye göre; ilk defa pişiren kadının kocasına “hoş mu erim?” diye sormasıyla ortaya çıkmıştır. İsteğe bağlı olarak krema veya margarinle fırında veya tavada pişirilen hoşmerimin seveni çoktur, öyleki marketlerde hazır paketli hallerini bulmak da mümkündür.
21. Şam Tatlısı

Hakkari ilimize ait tatlılardan biri olan Şam Tatlısı şaşıracaksınız şerbetli bir tatlımızdır. Pekmez, süt, irmik, un içeren, fırınlanarak pişirilen ve sonrasında üzerine şerbet dökülen tatlımız fırına sürülmeden önce ağartılmış badem dizilerek güzelliğine güzellik katılmaktadır. Ne yazık ki derin araştırmalarıma rağmen bu tatlının adının neden şam tatlısı olduğu bilgisine erişemedim. Umarım bilen bir okuyucumuz bizi aydınlatır.
22. Bıcı bıcı

Adanaya özgü bir tür tatlı olan Bıcı Bıcı yaz aylarında tüketilir. Çünkü buz, nişasta, pudra şekeri ve şerbetten yapılmaktadır. Geçmişte seyyar satıcıların ekmek kapısıyken kapitalizm bu tatlıyı onların elinden alıp restoranlarda siz değerli okurların tabağına kadar getirmiştir. Bence süt yerine su kullanılarak yapılan sorbelerin sınıf arkadaşıdır bu tatlımız.
23. Tulumba Tatlısı

Yine şekil verilen araçtan adını almış olan bu tatlımız da şerbetlidir. Bence kalbura bastıya oranla biraz daha hafiftir. Günümüzde sıkma torbasıyla da alışılmış şeklini alabilen tulumba tatlısı, hızlı ve kolay üretilmekte, kızartılarak pişirilmekte ve yine şerbete yatırılmakta, hızlıca yenilip hemen tüketilmektedir.
24. Kalbura Bastı

Yine ilginç isimli bir tatlımızla karşınızdayız. İster hamuruna katılmış olsun ister içine yerleştirimiş, yine ceviz ve fırından çıkardığımızda üstüne döktüğümüz şerbet başrol oyuncularımız. Bu tatlımızın üzerindeki kabartmalar kalbur, kevgir gibi delikli mutfak araçları yardımıyla elde edildiğinden bu ismi almış kanımca.
25. Revani

Biraz politika bulaşmış tarihten söz etmek gerekecek revani diyince. Çünkü bir rivayet Osmanlı döneminde Ermenistan’ın fethi şerefine saray ahçıları tarafından (Erivan zaferi=revani) icad edildiğini söylemekte. Revani bazı yörelerimizde sünger veya yoğurt tatlısı olarak da bilinmektedir.
26. Sultan Tatlısı
Sultan tatlısı ne menem bir şeydir ben bilmiyorum. Birbiriyle alakasız tariflerini binlerce linkte görmek mümkün. Ancak tatlı neye benzer hiçbir fikrim yok.
27. Vezir Parmağı

Kızgın yağlardan serin şerbetlere atıldığından bir vezire göz dağı vermek için midir, yoksa vezirlerin parmakları çok mu lezzetliydi de bu adı verdiler bilemiyorum ancak bu tatlımızın da adı bu. Onu da olduğu gibi kabul etmeliyiz. Hanım göbeği, dilber dudağı ve vezir parmağını aynı hamurdan yapan kaynaklara rastlanmıştır araştırmamız sırasında. Ki biz bu isimleri görünce kaynakları suçlayamıyoruz doğal olarak. Hamur kızgın yağlara atılıp kızartılıyor sonra da şerbete batırılıp yeniliyor.
28. Dilber Dudağı

Baklava hamurundan yapılan bu tatlı; nişasta ile açılmış 10 kat yufkanın bardak yardımıyla kesilip aralarına ceviz veya fındık eklenerek kapatılması ile dudak biçimi verilerek ismini haketmektedir. Tabi bu ismi haketmesinin tek nedeni bu olmasa gerek. Zira üzerine yakılmış yağ gezdirilerek fırınlanıp, sıcakken soğuk şerbet dökülerek tüketildiğinden yeterince tehlikeli olması nedeniyle de ismine layık bir tatlımızdır.
29. Şekerpare

Şekerpare diyince aklıma 1983 yapımı, yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı, Şener Şen, İlyas Salman, Ayşen Guruda ve Yaprak Özdemiroğlu’nun oynadıkları film gelir. Ancak konumuz bu film değil, filme adını veren tatlı elbette. Esasen bir nevi kurabiye olan şekerpareyi, limonsuyu, limon kabuğu rendesi veya vanilya ile hazırlanan şerbettir şekerpare yapan. Üzeri ister fırına girmeden önce fındık, badem, cevizle veya fırından çıktıktan sonra antep fıstığı ile süslensin, nefis bir şerbetli tatlımızdır kendisi.
30. Lokma

Pişmaniye sonradan saraya girmiş bir tatlıyken lokma tersine saray mensubu bir tatlıdır. Halk arasına karışınca da ortası delinmiştir neden bilinmez. Sünnetlerde sıklıkla dağıtılan lokma İzmir ilimizle özdeşleşmiştir efendim. Afiyet olsun.
31. Pişmaniye

Helvalar maddesinin
bir üyesi sayılabilecek olan pişmaniye tren yolculuklarında gece yarıları
bölünen uykuların biricik sorumlusudur. Kocaeli ilimizde şenlikleri bile
yapılan bu tel helva Fatih’in İstanbulu fethi öncesinde, soğuk kış günlerinde
can sıkıntısından (internet yok tabi o yıllarda) yapacak iş arayan ev
ahalisinin zahmetli bir uğraş bulma çabalarıyla ortaya çıkmıştır. Yapılışı o
kadar zahmetli ki yapan pişman olduğundan adı pişmaniye kalmıştır. Sonraları
saraya da gelen bu tatlının adı saray tatlısı olmuş. Ne de olsa saraydakiler
pişman değiller yedikleri için. Bu yapanların sorunu. Pişmaniyenin Eskişehir’in
met helvası ve Kastamonu’nun çekme helvasıyla yakın akrabalığı vardır.
32. Kaymaklı Elmasiye
Jelatinle, yumurta
beyazı, limon suyu ile pişirilerek yapılan bu tatlıyı denemedim hiç ve ben çok
seviyorum hepsini isterim diyene de arıza çıkarmam. Dondurulduktan sonra kaymak
eklemeyi unutma derim sadece.
33. Kadıhanı Tahinli Pidesi

Konya’nın Kadıhanlı ilçesinin tahinli pidesi bir başka güzelmiş, ve o da Ramazan ayına özel bir tatlıymış zamanında. Bildiğimiz pide hamuruna bolca tahin ve içine de ceviz eklenip tereyağ veya kaymakla keyfine keyif katılan bu pidemizi artık yurdun dört bir yanında denemeniz mümkün. Ancak bence bi zahmet kalkın gidin yerinde yiyin. Hem hareket olur.
34. Tatlı Sucuk

Beypazarı bölgemizde yoğunlukla üretilen, üzüm ve cevizin lezzetli karışımı olan tatlı sucuklarımızın bildiğimiz sucukla tek alakası şekilsel bir benzerliktir. Cevizli sucuk olarak da bilinen bu enerji yiyeceğinin içinde su ve şeker yoktur. Beypazarı diyorum diye bir okuyucu çıkar da “yok şuranındır” derse hiç iddialı değilim boş yere celallenmeyin. Kaynak ne diyorsa onu diyorum
35. Kereviç (veya Kerebiç)

Efendim, vatani görevlerimden biri esnasında Mersin’de görüp alıp, onca uçak ve otobüs seyehati boyunca taşıyıp bir tanesini bile yiyemediğim atom bombası etkili bir tatlı olan kereviçin muhteviyatı un, irmik, katı yağ, süt, tahin, susam, pekmez içermekte. Hatay, Mersin, Antep illerimizin bu güzel tatlısının içine bir de isteğe göre, ceviz, antep fıstığı vb. konabiliyor. Bu bölgede ramazan aylarına özel bir tatlıyken yerli turistler yüzünden her mevsim yapılır satılır olmuş. Kereviçin bir de üstüne servis sırasında bezeye benzer ancak krema kıvamından çok tatlı köpük adı verilen bir malzeme ekleniyor (Antakya’da bir ağacın kökünden yapılıyormuş.) ki bir tane yiyip bir gecede aya kadar yürüyenler olmuş. Ben görenlerin yalancısıyım.
36. Pelteler

Peltelerden halk arasında en çok bileneni Portakal Peltesi, soğuk algınlığına da iyi geliyormuş bir rivayete göre. Adından da anlaşılacağı gibi portakal, mandalina, vişne, limon, elma vb. meyvelerin peltesinin çıkarılması ve nişasta eklenerek muhallebi kıvamına getirilmesi esasına dayanıyor bu tatlılar. Üzerini ise türlü çeşit malzeme veya kullanılan meyvenin reçeli ile süslemek mümkün.
37. Meyve Tatlıları

Sonbaharın habercisi kabak tatlısı, biraz geçince üstünden sofralara gelen ayva tatlısı, cevizle doldurulmuş incir dolması, Malatya ilimizin (vatani görevim nedeniyle gitmiştim. Mişmiş de deniyor kayısıya. Kayısı dönerini deneyiniz. Çin kökenli bir meyve olan kayısının Araştırma ve İnceleme Merkezi bile var İnönü üniversitesinde. Çok da faydalı bir besin tavsiye ederim) nefis kayısılarından yapılmış yine cevizle doldurulmuş kayısı dolması olmadan hayatın ne anlamı var? Can boğazdan gelir canım, olacak iş değil.
38. Şekerleme, Lokum ve Ezmeler

Badem Şekeri, Akide Şekeri, Horoz Şekeri, Peynir Şekeri, Badem Ezmesi, Fıstık Ezmesi say say bitmez. Her biri ayrı birer öyküye sahip bu tatlılardan misal Akide şekeri Osmanlı mutfağının en eski şekerlemelerinden biri olarak yeniçerilere ulufe törenlerinde dağıtılırmış. Askerlerin padişaha memnuniyet ve bağlılığını gösteren bir sözleşmenin nişanesi olarak. Lokumlar ise boğaz rahatlatan anlamına gelen rahat ul-hulküm adından türemiş, doğal ve sağlıklı bir besin kaynağı olarak bilinmekteler. 18.yydaki gezgin bir ingiliz sayesinde evropalarda “Turkish delight” olarak tanınmaya başlayan lokumların günümüzde yabancı memleket ziyaretlerinde gerek iş partnerlerine gerekse yıllardır yaban illerde yaşayan akraba, tanıdığa duty-freeden alınıp götürülen binbir çeşidi mevcuttur.
Kimilerinin çocukluk anılarının başrol oyuncusu horoz şekerleri, düğünlerde dağıtılan badem şekerleri, bayramlarda Türk kahvesi ve çeşit çeşit likörlerin eşlikçisi nesif badem ezmeleri, ne kadar yeseniz o kadar az gelen fıstık ezmeleri hiçbirini düşünmeden edemiyorum. Hepsi, son zamanlarda bulaşıcı hastalık misali rejime giren, spor salonlarına koşturan arkadaşlarım yüzünden aklıma geldi sayın okuyucu. Rica ederim anlayış gösterin.
39. Helvalar

Efendim helva diyince binlerce çeşidi var hangi birini sayayım; Çarşı helvaları, kudret helvası, irmik helvası, pekmez helvası, peynir helvası, un helvası, gaziler helvası. Yeme meraklısı bir millet olarak her bahaneye bir yemek türetmişiz. Doğumdan ölüme, askere giderken, okula başlarken, ev sahibi olunduğunda, okul bitince, kuzular sütten kesilincehayırlara vesile olsun sayın okur, çeşit çeşit helvalar pişirilmiş. Tombiş tombiş teyzeler türemiş haliyle. İslamiyette 3 aylar olarak bilinen (Recep, Şaban, Ramazan) aylar, hergün sabırla, kısık ateşte helva pişirilip konu komşu ile paylaşıldığı zamanlarmış eskiden.
40. Hoşaf, Kompostolar ve Şerbetler

Pek çok kaynak 3 tas has hoşafın aynı zamanda 3 tas hoş komposto olduğunu söylüyorsa da bundan emin olmak mümkün değil sevgili okur. İkisi de aynı şeyi mi refere ediyor ben bilemedim. Bilen varsa beri gelsin. Uzmanlar tartışa dursun biz konumuza dönelim. Hoşaf ve kompostolar elma, kayısı, portakal, vişne, üzüm, erik gibi meyvelerin karanfil, tarçın gibi baharatlarla pişirilip, soğutularak yapılan tatlılarımızdır. Sulu ve tanelidirler. İlginç olan bu tatlıların yemek sonrasına saklanmadan ana yemeğin yanında gayet güzel tüketilebilmesidir. Hayal ediniz sayın okur, midyeyi yerken bir yandan da ağzına creme brule atsanız ne olur? Iyi olmaz tabi. Ama şöyle nefis bir komposto yanında da pilav! Ye ve karnında yat.