Aşk Nedir? Aşık Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?
Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin…
İnsanlık tarihinin en eski kavramlarından birisidir aşk. Dost sohbetlerinin, filmlerin, hikayelerin ve psikolojinin de vazgeçilmez konusu olagelmiştir günümüze kadar. Peki, tam manasıyla nedir ‘AŞK’?
Aşk, benliği geri çekmek midir? Yoksa, benliği taşırmak mı?
Benliğimizi sevdiğimizin benliği içinde eritmek midir? İki benliğin bir kapta eriyip bambaşka bir şey olması mıdır? Yoksa, bizim benliğimizin onun benliğini ezmesi, yok etmesi mi?
‘O kişi yoksa bütün dünya insansız kalmış gibidir’ der birisi. Başka birisi ‘ Aşk, bize güç veren tek özgürlük yitimidir.’ der. Bir diğeri, ‘Her insanın başına gelen, çok güzel duygular yaşatan istisnai bir insanlık halidir.’ der. Ya da derslerde gördüğümüz gibi dopamin, seratonin ve noradrenalin gibi hormonların vücuttaki salınımının bir anda artması…
Aşkı anlamak ve anlamlandırmak için ne çok şey söylenmiş, yazılmış ve konuşulmuştur.
Günümüz modern dünyasında aşk, birisinin güzelliğine, zekasına ya da gücüne odaklı birkaç ay süren bir çeşit duygu yoğunluğu olarak tanımlanıyor. Bana göre bu epey sınırlayıcı ve yüzeysel bir yaklaşım. Aşkı daha geniş ve derin kılmak maksadıyla, benim fikirlerimce, içerisinde barındırması gereken bileşenler şunlardır:
Yardımseverlik: Aşk her şeyden öte başkalarındaki ve kendimizdeki yenilmiş, rezil olmuş, kalbi kırılmış, sevimsiz, kızgın ve sersem yönlere cömertlik ve nezaketle yaklaşmak demektir. Aşk güce hayran olmak değildir. Sempatimizi en beklenmedik taraflara yönlendirmektir bir nevi. Bozulmuş, kaybolmuş ve parçalanmış olana, nefret edebileceğimiz ve korkabileceğimiz her şeye. Özellikle günümüz dünyasında herkes mükemmele yönelik bir alaka dile getiriyor ne yazık ki. Sevmek ise, hatalara ve olağan dışı olaylara yönelik etkin bir yardımseverlik gösterebilmektir.
Hayal gücü ile sevmek daha derinlemesine hiddet, alaycılık ya da kırılganlığın olduğu, sınırların ihlal edildiği yere bakmak ve bir insanı buraya getiren acı ve sefalet üzerine düşünmektir. Hayal gücü ile sevmek, başkalarının neden bu şekilde davrandıklarına dair sebepleri daha kolay bulabilmektir. Hayal gücüne sahip olan aşk bir yerde hepimizin ümitsiz olduğunu bilir. Çaresizliği arar ve onu kederli bir nezaketle iyileştirir.
Nezaket: Bir konuda haklı ya da adil olmak yeterli değildir. Aynı zamanda nazik olmak, herkesin sempati ve merhameti hak ettiğini bilmek gerekir. Birinin yanlış yapıyor olması, nezaketi elden bırakma hakkını bulmamız için bir neden değildir.
Bağışlayıcılık: Affetmek demek bizim de kendimizce öteki kadar suçlu olduğumuzu bilmek demektir. Hepimizin ne olduğunu düşünecek olursak, birbirimize müsamaha göstermekten başka bir seçeneğimiz yoktur. Elbette yanıldık, düşüncesizce ve uygun olmayan davranışlarda bulunduk. Fakat bu aşkı sonsuza dek geri çekmek için geçerli bir sebep değildir. Kendimizi beğenmeyi bıraktığımızda, yani kendi kalplerimizin daha karanlık kısımlarını kavrayacak kadar cesur olduğumuzda, affetmeyi öğreniriz.
Sadakat: Sevmek, insanlara kalabalıklar aynı fikirde olmadığında da sadık olmak demektir. Dışarıda kızgın kalabalık yuhluyor olabilir. Fakat biz dirençli bir inançla aynı tarafta olmaya devam etmeliyiz.
Cömertlik: Aşk dolup taşar. Yalnızca bir kişiyi sevmek değil, onun etrafındaki, onu anımsatan veya hiç alakası bile olmayan her şeye kucak açmaktır.
Sabır: Başkalarının beklentilerimizi hemen, o anda karşılamasını isteriz. Fakat gerçek sevgi, insanlara olgunlaşmaları, gelişmeleri, yanlış yapmaları ve başka bir yöne gitmeleri için zaman tanımak, kendi yönümüze çekmek yerine kendi hızlarında kendilerini geliştirmek için beklemek demektir.
Psikolojik olarak sağlam temelli aşk ilişkilerinin ön koşulu bu bileşenleri içerisinde barındırabilmesidir.
Sevgiyle kalın,
—