Son zamanlarda ne kadar sık duyuyoruz değil mi “Vaktim yok!” kelimesini? Evet, tanıdığımız çoğu insan ile görüşemediğimizde vaktimizin olmamasından kaynaklandığını belirtiriz. Bugünün dünyasında insanın vaktinin olmaması ne demek acaba? Çalışması ve yapılacak işlerinin olması vaktinin olmamasının nedeni olabilir. Fakat insan bunun için ne yapabilir diye sorgulamamız lazım. Özellikle ülkemizde çalışma koşullarının insani şartlarda olmaması nedeniyle kimse kendisine zaman ayıramamaktadır. Normal şartlar altında çalışma saati 8 saattir. Fakat 8 saat çalışan çok az insan tanıyorum. Genellikle memurlar 8 saat hatta daha az çalışıyorlar. Onların da büyük bir kısmı maaşları yetmediği için ek bir iş yapmaktadırlar.
8 saat çalışma süresi bile oldukça fazladır. Çünkü bir günün 3te biri çalışmaya harcanmaktadır. Ki zaten iş için hazırlan, yola çık, tam işi alasıya kadar bile bir saat geçer. İşten çıktım falan derken de bir saat kadar geçer ve toplamda 10 saatin gitmiş olur gününden. Ve zaten hayatının diğer 3te birinde de uyuyorsun, yani 8 saat. Geriye ne kalıyor? 6 saat gibi bir zaman dilimi. Kendimize ayırdığımız zamana bakın. Zaten bu 6 saatte de genellikle ya dinlenilir yada boş işlerle uğraşılır. Çünkü insanların kendini geliştirmek için imkânları yok. Kurslara, tiyatrolara, seminerlere, sergilere gidecek zamanları ve paraları yok. Kitap okuma alışkanlığı olmadığı ve para sıkıntısı olduğu için de kitap okumazlar. Yaşadığım şehrin merkez nüfusu 140 bin civarında ve saysanız adam gibi iki tane kitapçı ancak vardır. İşte bu derece kitaplara ilgili bir toplumuz.
Çalışma saatlerinin en fazla 6 saat olması, haftalık ve yıllık izinlerin de fazla olması gerekir. Böylelikle birçok insan çalışma imkanı bulur. Fabrikalarda yada iş yerlerinde fazla işçi çalıştırmak büyük kayıplara neden olur diye düşünebilirsiniz. Fakat herkesin çalıştığı ve iyi kazandığı bir ülkede tüketim ve ticaret de canlı olacaktır. Bu şartların kesinlikle yerine getirilmesi insanlık onuru için önemlidir. Normal şartlar altında yasalara göre 8 saat olarak görünse de çoğu insan 12 saat ve üzerinde çalışmaktadır. Asgari ücretin de açlık sınırının da altında olması insanları zor şartlar altında çalışmaya mecbur bırakmıştır. En azından çalışıyorum ve karnımı doyurabiliyorum düşüncesi ile koşullara karşı gelememektedirler. Sendikalaşmanın iyi derecede olmamasından kaynaklanmaktadır bunlar.
Ülke ekonomisine yön veren ve üretimin temel direği olan işçi sınıfının daha insani şartlarda yaşaması için acilen önlemler alınmalıdır. Sağlık güvenceleri ve emeklilik sistemleri tekrar gözden geçirilmeli ve en ideal olan şartların yerine getirilmesi gerekir. Gelişmiş ülkelerde biraz daha iyi olan çalışma koşulları insanlara kendilerine zaman ayırabilecek imkânları sunmaktadır. Fakat bu bile yetersizdir. Biraz daha hümanist yaklaşmak gerekir. Yetkililerin çoğunun işveren ve büyük para sahibi olduğu düşünülürse, işçi haklarını değil de işveren haklarını neden çok savunduklarını daha iyi anlayabiliriz.